Zaman tünelinin çıkmazları arasında,
milat öncesi!…
Doğunun gizemli ışıltısı
düştü topraklarıma…
Muhteşem bir şehir yarattı
İran şahı, DARA.
Kendi adını yazdı alnıma.
Bir yanım Dicle,
Bir yanım Fırat’tı.
Sıksalar taşımı
Bin yaşam fırlardı
yarıklarımdan.
Dilden dile dolaşırdı
surlarım,
sarnıçlarım,
zindanlarım.
Dilden dile dolaşırdı
su kemerlerim
kale burçlarım.
Güç zaptedilemez, gösterilir
diyenler;
Gösterdiler nihayet miğferlerini
Akınlar başladı doğudan-batıya
batıdan-doğuya…
Akın akın at koşturdu
akıncılar
Kan damlayan kılıçlarla.
Yaraladıkça acılar bağrımı
Kayboldu feryatlarım
sonsuzluğunda Mezopotamya’nın.
Konuklarım oldu asırlar boyu
Araplar, Romalılar, adını unuttuğum niceleri,
Osmanlılar,
Sarmak isteseler de kapanmaz yaramı,
Görmeyen gözlerle açtım zindanlarımı.
Ve sonra;
Terkedilmişlik toprağa gömdü anılarımı.
Ağırlığı altında ezilsem de zamanın,
Yağmalansa da taşım-toprağım,
Ben Tarihim
Çoban Ahmet,
Ben Tarihim
Zeyno Bacı,
Doğmamış bebene anlatacağın,
Nesilden nesile aktarılması gereken
Mirasım ben
Ben DARA’YIM…