Cırcır böceklerinin
Yaygarası yalıyordu Çamlıyayla’yı
Teneke kutu elinde,
Zeytin topluyordu Hatçe Nine.
Elleri çatlamış,
Beli kamburlaşmış,
Yüzü buruş buruştu.
Ne çoluk, ne çocuk kalmıştı köyde.
Torunları bile aramaz olmuştu.
Güneş bir çıkıp bir kayboluyor.
Arasıra yağmur sepeliyordu.
“Bak şu Allah’ın işine” dedi içinden.
Demin yakıyordu güneş
Şimdi bereket yağıyor gökten.
Eskiden yaz yazlığını,
Kış kışlığını bilirdi.
Oda ne giyeceğini, ne yiyeceğini.
Kendisine sorarlardı,
Cemre ne zaman düşer,
Zemheri ne zaman.
Şimdi hiçbir şey bilmiyordu.
“Hey gidi günler, hey!..
Gece mi kaldık ne” diye.
Söylenmeye başladı,
Ağaçlar bile şaşırır oldu.
Ne zaman çiçek açacak,
Ne zaman meyveye duracak.
Bir sıcak, bir soğuk, bir kuru ayaz.
Yaz ortasında kış, kış ortasında yaz.
Yağmurlar bereket yerine,
Felaket getirir oldu.
Alıp götürdü toprağı seller,
Koyunlar otlak bulamaz oldu.
Etlerin, sütlerin tadı değişti,
İnekler bile hormonlu domatesle beslenir oldu.
İnsanlar bir tembel, bir tembel
Bizim kocadeli bile
Kahveden çıkmaz oldu.
Ağrıyan belini,
Doğrulttu Hatçe Nine,
Daldı uzun uzun karşı tepelere.
Yaşaran gözlerini sildi yemenisiyle.
İnleyerek seslendi,
Kömürleşmiş ağaçlara,
“Nasıl kıydılar size.”