ÇİNLİ GELİN

Bir Çinli gelin,
Bıkmış kaynana dırdırından
Söylenmiş günlerce kocasına
Şu cadının icabına baksana
Bir demiş, iki demiş olmamış
Koca kılını bile kıpırdatmamış
Anam demiş, canım benim
Benim dünyaya geliş nedenim
Nasıl ona sırt dönüp
Nasıl kavga ederim.
Çaresiz kalmış gelin
Gitmiş bilge bir dosta
Ağlamış, anlatmış birer birer
Yak dersen yakayım
Yık dersen yıkayım evlerini başına
En iyisi bir zehir ver,
Göndereyim onu Tanrı’sının yanına
Bilge bakmış uzun uzun
Gözlüğünün ardından
Acımış sonunda yalvaran bakışlara
Çıkarmış sarı bir şişe
Şiltesinin altından
Gençsin, güzelsin, iyisin de aslında
Acırım zehirlediğin anlaşılırsa
En iyisi sen her gün
Bir kaşık kat ekmeğine, aşına
Bir ay sonra ölecek göreceksin
Her zamankinden çok iyi davran
Fırsat verme anlamasına
Gelin, minnetle eğilmiş defalarca
Bilgenin karşısında
Güller açmış sanki yanaklarında…
Güzel yemekler yapılmış,
Güzel şarkılar söylenmiş
Koca sevgi ile karşılanıp, uğurlanırken
Kaynananın her gün derdi dinlenmiş
Tam 25 gün geçmiş aradan
Ana-Kız gibi olmuş iki düşman
Bir sızı düşmüş yüreğine gelinin
Ya ölürse!
Ya kaybedersem sırtımı sıvazlayan elleri
Ya kaybedersem sıcaklığını yuvamın
Ya susturamazsam sesini vicdanımın
Koşmuş tekrar bilgenin kapısına
Bir hata ettim var mı dönüşü?
Lütfen çaresini bulsana
Bilge bakmış yine
Uzun uzun gözlerine gelinin
Demiş, güzelliğin bir kat daha artmış
Yüreğinin güzelliği
Yüzüne vurmuş gelin
Dayanamaz hiçbir kış
Sevginin sıcağına
Merak etme ölmez anan!..
Zehir değildi sana verdiğim,
Safran sarısı katmıştım, içme suyuna