Anne – baba,
Bozuluyor dese de terbiyesi.
Torununun her dediğine
“Evet” diyor nene ile dedesi.
Bir gün gönlü genç,
Yaşı yarım asrı geçkin bir nene,
Yeniliyor kayak yapmak isteyen
Torununun hevesine.
Başlıyorlar kaymaya şen şakrak.
Nene;
Uzaklaştık geri dönelim dedikçe
Torun “Hayır” diyor kaybolmayız
Bilgiççe.
İnişe geçtiklerinde vadiye doğru,
Geçmiş oluyor iş işten.
Sarıyor içlerini bir büyük korku.
Help, help diye ,
Kime sorsalar yol
Acıyarak yüzlerine bakıyorlar bol bol.
Sonunda “Harita” sıkıştırıyor ellerine birisi.
İnceledikçe haritayı,
Gördükçe sivri tepelere uzanan liftleri,
“Eyvah” diyorlar.
Tek yol takip etmek gidenleri.
Bindikleri teleferik yaklaştıkça sivri tepeye,
Başlıyor sisten göz gözü görmemeye.
“Ah! yavrum ah!” diyor nene,
“Kabahat sende değil, bendedir bende”
Bul bakalım şimdi otelimiz nerede?
Başlıyor ağlamaya minik yumurcak,
Annemi isterim, anne, anneee…
İndiklerinde liftten,
Tekrar soruyorlar ona buna.
Nerede biliyor musunuz Otel Annapurna?
Yok bir tek hallerinden, dillerinden
Anlayacak.
Kara kara düşünüyorlar,
Acep ne olacak.
Üşümeye başlıyorlar iyiden.
Kayalım çare yok diyorlar yeniden.
Dik mi dik bir yamaç çıkıyor önlerine.
Değil kayarak,
Aşk olsun oturarak bile inebilene
“Eh, arkadaş” diyor tekrar nene,
Şimdi ne yapacağız söylesene.
Torun:
Kayaklarla yan yan inelim diyor ağlayarak,
“Hay aklınla bin yaşa” diyor nene
Torununu kucaklayarak.
İndiklerinde düze nefes nefese
Yalvarmaya başlıyorlar
“Ne olur biraz dağıl” diye sise.
Karıncalaşırken parmak uçları,
Başlıyor görünmeye daracık bir yol
Ve bir ok işareti otele doğru…
Geldiklerinde otele
Sarılıyorlar sıkıca birbirlerine
Nene diyor:
“En doğru yol, en iyi bildiğin yoldur ufaklık”
Torun, tövbe diyor gülerek
“Yapmam bir daha böyle bir akılsızlık”
Bazen bir musibet
Bin nasihatten iyidir derler
Şanslı olup musibeti yenebilenler.